second hand

  1. (a) saatin saniye ibresi, (b) yardımcı, muavin, (c)
    at second hand: dolaylı, başkasından (duyulmuş).

    He got the information only at second hand: Haberi başkasından duydu.
ikinci elden
ikinci elden (kullanılmış) satın almak Verb
dolaylı, kulaktan dolma, derleme.
Most of his knowledge is secondhand. It was a secondhand report,
based on what others told him of what happened.
kullanılmış, elden düşme.
a secondhand car. I got this book secondhand . a secondhand bookseller.
dolaylı olarak, başkalarından, başkaları aracılığı ile.
He heard the news secondhand: Haberi başkalarından duydu.
dolaylı delil
ikinci el